KENDİM ETTİM, KENDİM BULDUM
Kendimizi yine kendimizle vurmakta üzerimize yok… Bunu tekrar anladım!
Ne yaşadıysak geçmişte veya hâlen ne yaşamaya devam ediyorsak bile isteye; bu kimseden değil, yine kendi seçtiğimiz yollardan kaynaklanıyor. İstisnai durumlar vardır tabii ki… Ama genelde işleyiş böyle ilerliyor.
Her gün ama Allah’ın her günü istisnasız yeni bir şey öğreniyorum. Hem de ne öğrenmek! Yaka paça, sarsıla sarsıla, tekme tokat… Sonra geçiyorum kendi karşıma, “Aptal!” diyorum öncelikle. Çünkü hak ediyorum! “Sen ne zaman akıllanacaksın, ölmeye yakın mı?” diye bağırasım geliyor, deli zannetmesinler diye susuyorum. Tamam deliliğe yatkınlığım olabilir ama bunu herkesin bilmesine gerek var mı canım?
Yine ne halt yedin diye soracak olursanız eğer asla anlatmam ama tüyo verebilirim. Yarası olan gocunur derler, bilirsiniz… Ben de gocundum.
Yeni bir roman yazdım. Bugün/yarın yayımlanır. Yazmamın gerekliliğine inandığım, önemli gördüğüm, parmak basmak istediğim, hatta elimden gelse yazmasam da keşke haykırabilsem diyebileceğim bir konu hakkında… Kitabın adı “KİTAPSIZ”
Sayfaların baskısı bitti. Cilt aşaması da bitti. Bandroller de alındı. Satışa çıkmak üzere… Ben de Twitter ve İnstagram hesaplarımda yayımlıyorum, ‘bakın ben yeni bir kitap yazdım’ diye. Heyecanım tavan yapmış zaten… Anlatmak istediğimi iyice ifade edebildim mi acaba’dan tutun da, umarım çok insana ulaşabilirim’e kadar binlerce kaygı ve sorgu esir aldı aklımı bir de! E, aklını esir edince ne olur? Akılsız olursun! Ben de akılsız oldum…
Messenger üzerinden bir mesaj göndermiş kadının biri bana. Okudum hemen. Eyvah! dedim. Tam da kitabım satışa çıkacağı zaman diye düşününce daha da panik oldum. ‘Sanki Türkiye’nin en ünlü yazarıyım da, satış rekoru kıramayacağım’ Akla bak!
Şöyle yazmış kadın – İsminiz etiketlenerek, hakkınızda kötü yazılar yazılmış. Öyle birine benzemediğinizi düşündüğümden uyarmak istedim sizi… Beni görmeliydiniz; teşekkürler havalarda uçuşuyor. İyi ki sizin gibi iyi insanlar var’dan bir girdim söze, elini ayağını öpeyim’den çıktım neredeyse. Kadın da cevap olarak ‘-ki kadın değilmiş sonradan öğrendim akıllı ben!’ rica ederim’den girdi söze, insanlık öldü mü’den çıktı. Nasıl minnettar oldum anlatamam. Aklıma geldikçe hâlâ sövüyorum kendime ama iyi ki siz duymuyorsunuz. İçimden…
Şimdi asıl konumuza gelelim… Ben bu insanın yazdıklarına neden inandım ve hemen nasıl tufaya düştüm?
Yaşım elli… Bu zamana kadar ille düşman edinmişimdir, öyle değil mi? Ama şuna inanabilirsiniz asla benim tercihim değildi. ‘Hani hakkımda kötü şeyler yazılmış ya güya!’ ; Başladım düşünmeye… Şu kişi takmıştı bana kafayı, acaba o yazmış olabilir mi? diye. Sonra bir daha düşündüm öbür kişi yapmış olabilir mi, pek sevmez üslûbumu dedim kendi kendime.
Hakkımda kötü şeyler yazılmış olduğu iddia edilen sayfaya bir tıkladımmm… Sonrasını hatırlamıyorum, bayılmışım. Şaka şaka… Tahmin edebileceğiniz gibi ne öyle bir yazı vardı ortada, ne de hakkımda kötü yorumlar yapan birileri… Sadece ben ve gerizekalılığımla baş başa kalmış bir şekilde bön bön bakarken ekrana, bütün hesaplarımı ele geçirdiler. Oh olsun bana!
Oh olsun! Çünkü yaram varmış ki gocunmuşum… Şimdi bu kötülüğü bana o dolandırıcılar mı etmiş oldu, yoksa geçmişte yemiş olabileceğim haltların bazılarını hatırlayabildiğim için kendi kendime mi etmiş oldum? Eveeet… Bir ağızdan şimdi başlıyoruz, hazır mısınız? KENDİM ETTİMM, KENDİM BULDUUMM…
Yani dostlar kıssadan hisse; tabii ki şimdi diyeceksiniz ki hırsızın hiç mi suçu yok?.. Ehh vardır tabii ki ama benim kadar değil! Demek ki neymiş; geçmişte yediğim hurmalar, gelir…… tırmalar. Neyse, siz anladınız.
İnstagram’da iki hesabım var benim. Biri yazılarımda ve romanlarımda kullandığım kızlık soyadım olan KÖSE, diğeri ise YÜCEL… Onca emek verdiğim, yazıp çizdiğim, ahkâm kestiğim, yazar vasfıyla kullandığım sayfam olan KÖSE İnstagram tarafından geri alınamayacak bir şekilde iptal edildi. Yeni hesap açtım hemen ama onca emek uçtu, gitti! YÜCEL hesabım üzerinden de bir sürü insan benim yüzümden dolandırılmaya çalışıldı. Dört günde zor kurtardım o hesabı da… ‘Ki o hesapta eski dostlar, ailem, akrabalarım, sevdiklerim, sevenlerim var sadece’ Rezil oldum, rezil…
Şöyle yalnız bir köşeye sinip, kendimizle kalıp, hayatımızın ve geçmişimizin bir muhasebesini yapalım, ne dersiniz? Unuttuğumuz, unutmak istediğimiz, umursamadığımız, zamanında ‘aman boşver!’ diyerek geçiştirdiğimiz, kafam attı, yaptım diye bahanelere sığındığımız o konular var ya… Hahh… Sizin de aklınıza şu an gelen konularınız gibi!.. Bir yerde çıkacak karşınıza, aynı benim çıktığı gibi… Çıktıysa zaten şimdiye kadar, geçmiş olsun size. Ama henüz çıkmadıysa karşınıza, “hazır ol”da bekleyin bence… Çünkü hayat ne unutuyor, ne de affediyor.
Sevgilerimle…
1973 Manisa doğumluyum. İşletme Fakültesi mezunuyum. Otuz seneye yakın özel sektörde görev aldım. Kariyerimin son 15 senesini yüksek öğrenim yurt müdüresi olarak tamamladım. Basılmış bir adet kitabım bulunuyor. Bazı dergi ve blogların yazarıyım. Bir defter ve bir kalemle hayatın anlamını buldum.
Hesabınızın nasıl ele geçirildiğine dair bir fikriniz var mı? link mi gönderdiler? Yoksa farklı bir yöntem mi kullandılar? Hep duyuyoruz ama tam anlamıyla neyin nasıl gerçekleştiğine dair bir fikrimiz yok.
Hakimler, savcılar bu tarz tuzaklara düşüyorsa biz sıradan insanlar ne yapsın. Geçmiş olsun.