Zeka mı Pratik Zeka mı?
Bu coğrafyada yaşayan insanlar pratik zekaları geliştiği için kendilerini çok zeki zanneder ve bununla gurur duyarlar. Pratik zeka az gelişmiş toplumların en büyük silahıdır aslında. Başka çaresi yoktur çünkü. Kendi kendine hızlı bir şekilde çözüm bulmak zorundadır yoksa mazallah…
Az gelişmiş toplumların şöyle bir savı da vardır “gelişmiş ülkelerin insanları gerizekalıdır” çünkü onların pratik zekaları yoktur.
Basit bir örnekleme; makine pim kırdı diyelim, pratik zeka iş aksamasın diye hemen uygun bir çiviyi sokar ve devam eder işine, geri zekalı toplumlar makinenin neden pim kırdığını araştırır önce; son bakım ne zaman yapıldı, pim ne zaman değişti, pim başka bir sorundan mı kırıldı vs vs. Sonra da ne yapmaları gerektiğini önceden hazırlanmış kitapçığa bakarak harfiyen uygularlar ki bir daha aynı sorun yaşanmasın.
Pratik Zeka ile Zeka arasındaki fark eğitimdir.
Kurallar boşuna oluşturulmaz, geçmiş tecrübeler ve denenmiş çözümlerin sonucunda, en doğru yaklaşım, en sağlıklı çözüm ne ise kurallar ona göre oluşturulmuştur. Bu kurallar insan sağlığını ve güvenliğini ön planda tuttuğu gibi aynı zamanda makine ve iş yeri güvenliğine de önem verir. Üretim kalitesini artırır, daha iyi sonuç alınmasını sağlar.
Kuralların olmadığı yerde de pratik zeka devreye girer.
AB İstatistik Ofisi’nin (Eurostat) 2019 yılı verilerine göre Türkiye üniversite öğrenci oranında sadece Almanya’yı değil; tüm Avrupa ülkelerini geride bırakmış.
Sonuç?
Mesele ne kadar üniversite öğrencin yada mezunun olduğu değil, mesele kaliteli eğitimle liyakatli insan yetiştirmektir.
Eğitim seviyesini düşürürsen, ne yaptığını bilmeyen liyakatli insanlar yetiştiremezsen o zaman sorunlar karşısında ilkel çözümler üreterek çözüm bulduklarını zannederler ve adına Pratik Zeka diyerek kendilerini avutur insanlar.
Köy Enstitüleri, Meslek Liseleri, Fen Liseleri, Anadolu Liseleri ve düz liseler zamanında liyakatli insanların yetiştirilmesinde temel eğitimi veren çok önemli eğitim kurumlarıydı. Şimdi Anadolu İmam Hatipler var!!!
Yaptığı her işi iman gücüne bağlayan toplumlarla, bilime, ilime, teknolojiye ve eğitime bağlayan toplumlar arasındaki fark ortada.
Onlar fersah fersah ilerideyken, onların sağladığı teknolojik imkanlar sayesinde rahat bir yaşam sürdürmeye çalışırken, iman gücüne bağlı eğitim “Papaz Eriğini, müslüman yapan mekanizma” ile TUBİTAK yarışmasına katılır ve başarı olarak bunu lanse eder.
Her şey bir amaca hizmet eder.
Eğitim seviyesini yükseltirsen, iyi eğitim almış nesiller yetiştirirsen, bilinçli, duyarlı ve zeki nesiller yetiştirirsin ve ülkenin beşeri toplumlar seviyesine yükselmesine katkıda bulunurlar.
Bununda dezavantajları var tabii ki…
Mesela kolay kolay kandıramazsın. Ağzından çıkan her şeyi araştırırlar, sorgularlar.
Kısaca yemezler.
Ekran karşısına çıkıp anlamını dahi bilmediğin kelimeleri yan yana getirip süslü cümleler kurduğun zaman liyakat sahibi biri çıkar “ALLAH ALLAH” der geçer.

Profesyonel baba, amatör yazar, sorgulayan, araştıran, teknoloji düşkünü, düne takılmayıp yarını yaşamayı seven doğuştan Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı.
Eşimle beraber kaleme aldığımız yazılarımızı bir arada tutabileceğimiz, bir nevi arşiv olarak kullanabileceğimiz ve paylaşabileceğimiz bir site kurma kararı aldığımızda Garip1Blog ortaya çıktı.
2018 de iki kişiyle başlayan yolculuğunuza zaman içerisinde aramıza katılan dostlarımızla yolumuza devam ediyoruz
Gelir kaygısı olmadan kendi yağıyla kavrulan sitemizde, sinir bozucu reklamlarla boğuşmadan, kahvenizi veya çayınızı alıp, bir birinde güçlü ve değerli kalemlerin yazılarını okurken keyifle vakit geçirebilirsiniz.