Şimdi yükleniyor
×

EGO – Erken Gelen Oturur!

Bu Yazı 5 dakikalık okuma süresine sahiptir.

ajax-loader-2x EGO - Erken Gelen Oturur!

Ankara Elektrik, Havagazı ve Otobüs İşletme Müessesesi veya nam-ı diğer Erken Gelen Oturur. Bilmeyenimiz yok gibidir, en azından Ankara’ya yolu bir kaç kez düşmüş, Ankarada okumuş, doğmuş, yaşamış herkes bilir EGO’yu.

Ama yazımızın bununla hiç alakası yok.

Ete, kemiğe bürünmüş EGO’lardan bahsedelim biraz. Hatta bunların katmanlarına kadar inelim ve tanıyalım neymiş bu EGO.

Freud abimize göre üçe ayrılıyor ego.

  • Alt bilinç (İd)
  • Benlik (Ego)
  • Üst Benlik (Süperego) 

İD – Alt Benlik, içimizdeki doyumsuz hayvanmış mesela.  Kendisini yalnızca ihtiyaçlara göre ayarlayan, eleştiri kabul etmeyen, güdüsel, durdurulamayan yanımızmış. Freud abimiz, örneklemesinde “cinsellik, saldırganlık, açlık, kin” ve bunun gibi şeyleri sıralamış ve ekleyerek “bu yönü ağır basan birey vicdan olgusundan yoksundur” demiş.

Benlik (Ego), bilincin orta aşaması olarak izah ediyor Freud abimiz. Doğa ya da çevre ile İD – Alt Benlik arasında bir denge unsuruymuş. Çevrede ya da doğada bulunan maddelerin uygunluğunu yine tarafsız bir zeminde kontrol edip, bu nesnelerin uygun olup olmadığını belirlermiş. Aynı zamanda eleştiri yapan bölüm olup, güdüleri durdurma ile ilgilenirmiş. Örneğin alt bilinç olarak izah edilen id acıktığı zaman hemen bir şeyler bulup yemeyi amaçlarken, benlik (ego) bunun daha uygun bir zamanda olması veya olmaması gerektiğini hatırlatıp onu dizginlermiş, Freud abimizin dediğine göre.

Üst benlik (süperego), kural ve değerler bütünlüğü içinde insana yön veren bölümmüş. Bu bölüme vicdan da denilebilirmiş. Daha çok emir ve yasaklara göre bir yol belirlermiş. İyi ya da kötüyü birbirinden ayırmaya başladığımız süreçlerde gelişir ve olgunlaşırmış. Zamanla aile, anne ve baba, çevre, okul, din, geleneklerden öğrendiklerimizi içselleştirip, bizim değer ve kurallar bütünlüğümüzün oluşmasına yardım ediyormuş.

Freud abimiz diyor ki “bu üç temel bilinç şekillenmesinin belli düzeylerde bizlerde yetersiz olması gerçekten iyi olmaz.

İnsan, düşünen bir varlıktır, zararı önceden hesaplayabilecek, sonradan öğrenebilecek bir yapıya sahiptir. Kimi bunun Allah vergisi olduğuna inanır, kimi de Freud abimiz gibi Evrim Kuramı’ndan kaynaklandığına.

Ama, her ikisininde de ortak olgu vicdandır sevgili dostlar VİCDAN.

Çevremizde, kendisini anlayışlı, empati yeteneği yüksek, sevecen, düşünceli, artık Allah ne kadar iyilik verdiyse hepsine sahip gören, melekcikler gibi dolaşan insanları hatırladıkça, içimizdeki hayvanı temsil eden İD’e biraz daha yer vermek gerekiyor gibi geldi.

İd, kişiliğin doğuştan var olan tek bileşeniymiş ve kişiliğin bu yönü tamamen bilinç dışıymış.

İçgüdüsel ve ilkel davranışları içermesini bir tarafa bırakın, daima haz ilkesi ile hareket ediyormuş. O içimizde ki aç hayvan “İD”; tüm arzuların, isteklerin ve ihtiyaçların anında tatmin edilmesi için çabalayan (bilimsel tanımlaması) “haz ilkesi” olan ama bence “arsızlık” tarafından yönlendiriliyormuş.

Bu yönüyle haz ilkesi “ARSIZLIK” çerçevesinde hareket eden gerçek dışı ve mantık dışı istek ve arzuları içeriyormuş.

Aynı zamanda bireyin içsel dürtülerinin, her ne pahasına olursa olsun derhal doyurulması konusunda ısrarcı da oluyormuş. Başka bir deyişle, herhangi bir fiziksel ve toplumsal sınırlamayı dikkate almaksızın, yalnızca kişisel tatmin sağlayacak şeylerle ilgilenirmiş.

İdin, kişiliğin doğuştan var olan bölümü olduğunu daha önce söylemiş miydim?

İdin işleyişi ile ilgili en iyi ve en belirgin örneklerle bebeklerde karşılaşılmaktaymış. Bebekleri gözlemlemeyen yoktur herhalde, belli bir aydan sonra bebekler, herhangi bir nesneyi gördüklerinde onu almak isterler değil mi? Elleriyle tutmak için o nesneye uzanırken, gerçeklik ilkelerine henüz yabancı olduklarından, kendilerine zarar verebilecek bir durum oluşup oluşmayacağına dair algıları oluşmamıştır, yalnızca idden gelen dürtüleri tatmin etmek üzere hareket ediyorlarmış. Birey büyüdükçe devreye başka değişkenler girmeye başlıyor. Bunları ego ve süperegonun oluşmaya başlaması olarak da açıklıyor psikoloji bilimi.

Amma velakin, devreye giren değişkenlerle birlikte, idden gelen dürtüler yok olmadığı gibi, yalnızca farklı biçimlerde gün yüzüne çıkıp, hayatımızı renklendirmek üzere nevi şahsına münhasır bireylerin kontrolü altında yeri ve zamanı geldiğinde kulanılmak üzere, beynin asla örümcek ağı tutmamış, özenle tozu alınmış, cilalanmış raflarında hazırda tutulurmuş.

Bir yazıyı kaleme almadan önce uzun araştırmalar yaparım, farklı uzmanların yazılarını okur, yabancı kaynaklar bu konuda ne diyor bakar, kafamda şekillendirir sonrasında kaleme almaya başlarım. Öyle ki, bilgi kirliliğinin had safhada olduğu günümüzde günlük haberleri bile farklı kaynaklardan araştırır doğruluğuna ya da asparagas olup olmadığına karar vermeye çalışırım.

Kaleme aldığım bu yazı; yerli, ve yabancı kaynaklardan ortalama 8-10 saatlik okuma, 15 saatin üzerinde araştırma sonrasında yazı için harcanan bir kaç saatin sonucudur. Okuduklarımdan ve dinlediklerimden çıkarttığım neticeyi de sizlerle paylaşayım.

Alt Benliği (İD), Benlik kontrol ediyor. Benlik (EGO) ise Üst Benlik (SÜPER EGO) tarafından kontrol ediliyor yani VİCDAN.

Eğer bir insan VİCDAN’ını kaybetmişse geriye o insanın içindeki doyumsuz hayvan kalıyor.

Biraz daha ileriye gideyim ve şunu da ekleyim, o doyumsuz hayvanın kontrolü kaçtığı zaman da ortaya Narsistik Kişilik Bozukluğu çıkıyor.

Hani kendini çok beğenen ve sadece kendine öz saygı ile aşırı ilgilenmenin olduğu bozukluk. Bilim insanlarının Narsistik Kişilik Bozukluğu tanımıdır bu benim değil.

Belirtileri gözümüzün önündedir ve çok basittir ama kimseye konduramayız nedense ama hepsi birer gerçektir. Aklınızda olsun “üstünlük duygusu, beğenilme gereksinimi, kendini karşısındakinin yerine koyamama, küstahlık” temel belirtilermiş. Temelde anne ile çatışmalar yatarmış. Tedavisi zormuş. Psikoterapi kullanılırmış.

YANİ, NARSİST BİR KİŞİYİ TEDAVİ EDEMEZSİNİZ.

Uğraşmayın, topuklarınızı vurdura vurdura koşarak uzaklaşın yanından.

Haydi selametle. .)

Dip Not…

Bu yazıyı hazırlarken edindiğim bilgilerden yola çıkarak, yazının bazı bölümlerinde ve son bölümlerinde kişisel tespitlere de yer verdim. Doğru bilgi aktarımının önemine gönülden inandığım için sizlerle paylaştığım bu bilgilerin ve kişisel tespitlerimin doğru olması gerekiyordu. Bu sebeple, yazı yayına alınmadan önce, bu alanda uzun yıllar çalışmış ve binlerce danışanına rehber olmuş Psikolog Leyla Kutlay Aydınoğlu tarafından kontrol edildi ve bilimsel bilgilerin ve kişisel tespitlerimin doğruluğu onaylandı. Zaman ayırdığı için ve değerli katkılarından dolayı sonsuz teşekkür ederiz.




Kaynaklar





Bu yazıyı nasıl buldunuz?

Genel oy oranı / 5. Oylama Durumu

Şu ana kadar değerlendirme yapılmadı! Bu gönderiye ilk değerlendiren siz olun.

Bu yazıyı beğendiğinize göre...

Bizi sosyal medyada takip ediniz.

Bu yazı size hitap etmediği için üzgünüz!

Kendimizi geliştirelim!

Hoşunuza gitmeyen noktalar neler oldu?

Profesyonel baba, amatör yazar, sorgulayan, araştıran, teknoloji düşkünü, düne takılmayıp yarını yaşamayı seven doğuştan Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı. Eşimle beraber kaleme aldığımız yazılarımızı bir arada tutabileceğimiz, bir nevi arşiv olarak kullanabileceğimiz ve paylaşabileceğimiz bir site kurma kararı aldığımızda Garip1Blog ortaya çıktı. 2018 de iki kişiyle başlayan yolculuğunuza zaman içerisinde aramıza katılan dostlarımızla yolumuza devam ediyoruz Gelir kaygısı olmadan kendi yağıyla kavrulan sitemizde, sinir bozucu reklamlarla boğuşmadan, kahvenizi veya çayınızı alıp, bir birinde güçlü ve değerli kalemlerin yazılarını  okurken keyifle vakit geçirebilirsiniz.

Abone Olun
Bildir
guest
11 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Satır İçi Geri Bildirimler
Tüm yorumları görüntüle
Aslıhan Özbek
Aslıhan Özbek
13 Ocak 2024 19:45

Son derece mütevazi, vicdan sahibi birine EGONUZ YÜKSEK harika bir insansınız desem yalan olmaz ama o insanla ilişki de pek iyi olmaz herhalde. Yazının çıktısını alıp yanımızda taşımak lazım ki ne demek istediğimizi anlasınlar, zira açıklasak da inanmazlar.

BEAD
BEAD
13 Ocak 2024 16:52

Doğru bilinen yanlışlara bir ekleme daha. Harika bir araştırma yazısı olmuş. Anladığım kadarıyla mesleğiniz de değil, iddialı bir konuyu kaleme almak büyük cesaret, Ciddi araştırma ve okuma sonrası yazıyı kaleme alıp konunun uzmanına okutup onay almak ayrıca taktire şayan bir durum. Tebrikler.

msgaye
msgaye
11 Ocak 2024 23:43

Mükemmel bir yazı olmuş kaleminize sağlık. Akademik çalışma gibi ama sıkılmadan, yorulmadan bir solukta okunuyor. ETKİLEYİCİ

Onur Alp Erdoğdu
Onur Alp Erdoğdu
9 Ocak 2024 11:49

Egon yüksek diye eleştirdiklerime bilmeden iltifat mı etmişim şimdi ben?

sezen
sezen
9 Ocak 2024 11:15

Çok ilginç, bu yazıdan sonra kimseyi egosu yüksek diye eleştiremem, EGOSUZ diyeceğim ama kimse ne demek istediğimi anlamayacak. Ezber bozdu bu bilgiler.

hakim
hakim
9 Ocak 2024 10:31

Yıllarca insanları egolu diye suçladık, meğer ego ve süper egoları ortadan kalkmış onların. Bu araştırma yazısı için teşekkür ederim size, normal de ilgi alanı olmayan birinin okumayacağı bir konuyu, sıkmadan, boğmadan akıcı bir şekilde kaleme almışsınız.

Okumaya Değer
Hayatın matematiği yoktur. Sağlaması da mümkün değildir. Bu tabi ki benim şahsi kanaatim. Geçmişime, bugünüme, hatta bu satırları yazarken şu…
11
0
Yorumlarınızı merak ediyoruz.x