Şimdi yükleniyor
×

Siyah Orman

Bu Yazı 4 dakikalık okuma süresine sahiptir.

ajax-loader-2x Siyah Orman

Geçen yaz, yazlığın rutininden biraz çıkmak düşüncesiyle, akşamdan oğlumla ertesi gün denize başka yerde girmeye ve dolaşmaya, sonuç olarak Çeşme’den çıkıp Urla üzerinden Özbek oradan Ilıksu tarafına gitmeye karar verdik. Sabah evdekilerle vedalaşıp çantalarımızı arkaya attık ve çıktık yola. 

“Tarlada, patikada, dağlarda, başka bir tad var yollarda” modunda gidiyoruz. Germiyan Köyü’nün boyalı, resimli duvarlarına baka baka, kıvrık yollarından yavaş yavaş geçip, Nohutalan’ın kenarından Zeytinler Otobanına doğru gittik. O yoldan “Allahım güzelliğe, yeşile, huzura bak” demeden, şükretmeden geçmedim 26 yıldır. Hele de sabahsa ve günün sıcağı başlamadıysa. O gün de, aynı his ve şükürle yola devam ediyoruz. Son birkaç yıldır sağ tarafta mor panjurlu bir ev ve  lavanta tarlaları var. Coşmuşlar, muhtemelen mor çiçeklerinin hasadına az bir zaman kalmış. Sonra sağlı sollu zeytin ağaçlarının ve ileride zeytinyağı fabrikasının önünden geçerek, zamandan kazanmak adına otobana girdik. Ve kısa bir süre sonra da Urla sapağından tekrar çıktık.

“Küçük bir değişiklik, küçük bir mutluluk” tadında, son birkaç yılda keşfettiğim yeni yerleri oğluma da gösterdim. Sonunda planladığımız gibi Ilıksu tarafına yolculuğa devam ettik. Özbek köyünden geçtikten sonra sağa sola bakarak neşeli neşeli gidiyoruz.

Sol tarafımızda yazın sarı çiçekleriyle dolu tarlalar ve biraz ileride aşağılarda şıkır şıkır parlayan masmavi deniz. Kekik, deniz ve çiçek kokuları burnumuzda. Sağ tarafımızda başta zeytinler sonra büyük ağaçların olduğu orman. Bulutsuz mavi gökyüzü ve tatlı bir esinti. Tam bir “Ege’de yaz rüyası” günü.

Bir anda…

Dünyada başka bir yere ışınlanmış gibi…

Yok hayır evrende başka bir yere aniden inmiş gibi…

Bir filmin korkunç bir sahnesi için hazırlanmış platoya düşmüş gibi…

Rüyadan kabusa atlamış gibi…

Tarifi çok zor hatta imkansız.

Yeşil yok, kuş, kıpırdayan bir ot, bir kelebek hatta sinek, böcek bile yok, yok, yok. Hiçbir şey yok. Dikiz aynasından baktığımda arkası yeşil ve cıvıl cıvıl, ön taraf için söylenecek tek söz “siyah”, göz alabildiğine siyah. Toprak siyah, ağaç iskeletleri siyah, otlar siyah manzarada aynı olan tek şey mavi gökyüzü. Şok olmuş şekilde oğlumla birbirimize bakıp camları açtığımızda yok olan bir şey daha… Ses yok, çıt bile çıkmıyor, çünkü ses çıkartacak bir şey yok. Bir tane cırcır böceği bile yok. Simsiyah yeryüzüne, siyah eğri büğrü çubuklar çakılmış gibi. Ölmüş, öldürülmüş, yanmış, yakılmış bir orman. Siyah… Sadece siyah. İlerledikçe tarlalar da siyah. Ve her yer yanık kokuyor. 

Mezarlıklarda ölümü bu kadar hissedemezsiniz. Yeşildir çünkü, ölüm vardır ama inadına hayat da vardır. Burada yok… Yok…

Ve içimizde üç duygu: Kilometrelerce hayret, dehşet ve çaresizlik.

İhmal, cehalet ve duyarsızlık insanın eğitimiyle alakalı. Yangın insan eliyle olmadığına ne yazık ki inanamadığım, simsiyah ve tek bir hayat belirtisi bırakmadan her şeyi yok eden bir afet. Bu güzelim vatana, yaşama, dünyaya en büyük ihanetlerden.

Büyük bir kısmımızın “evet” diye cevaplayabileceği sorular var durmadan kafamda. Bir kısmımızın gerçekten, bir kısmımızın da televizyon, sosyal medya vs. üzerinden içinde hissederek evet diyeceği sorular.

Siz hiç orman yangınının içinden geçtiniz mi? O sıcağı yüzünüze, vücudunuza yediniz mi?

Sizin kilometrelerce ötede olan yangının külleri başınızdan aşağı kar gibi yağdı mı?

Siz hiç hayvanların çığlık çığlığa kaçışlarını duydunuz mu?

Siz yıllarca, yanmış kara toprağa yeşersin diye baktınız mı?

Ne yapabilirim çaresizliği yaşadınız mı?

Hatıralarınız, emekleriniz, yıllarınız, o yılın mahsulü cayır cayır yandı mı?

Kimseye bir şey olmasın diye dualar edip çırpınırken aslında sonunda hiçbir şey kalmadığını gördüğünüzde ne yapabildiniz?

Bu böyle bir felaket işte. Bedeli geçmişimize, çocuklarımıza, geleceğimize biçilen, önlemler alınmazsa, sonuçların sadece bilerek yakanları sevindireceği, dünyanın gerisini her türlü zararıyla yok edeceği. 

Hani yazının başında geçen isimler var ya. Germiyan, Nohutalan, Zeytinler… Yandı ve büyük hasar aldı hem de günlerce tekrar tekrar. Öncesinde Foça günlerce yandı, Buca yandı, Seferihisar’da yeşil neredeyse kalmadı, insanların evleri yandı, köyler yandı. Geçen sene Kuşadası, neredeyse her sene Bodrum, Marmaris ve daha ismini sayamadığım daha bir çok şehrimiz, ilçemiz, köyümüz, ormanlarımız, ekinlerimiz, tarlalarımız yandı. Hadi duygusal da bakmayalım. O zaman da milli servetimiz düşünülmeli.

Hepsini bir yana koysak ki öyle kolay da değil, ciğerlerimiz yandı diyoruz. 

Ciğeri olmayan yaşayabilir mi?

Söylenecek daha çok şey var, siz de biliyorsunuz. İçimin bu yangınlı günlerinde en usturuplu bu kadar olabiliyor.  Sönen yangına bile sevinemediğimiz ağladığımız günler. 

Son sözüm: Öncesinde ve sonrasında canla başla mücadele eden, gerçekten önlem alan bu ülkenin derdiyle yanan, içinde hala bir parça vicdan olan herkese sonsuz teşekkürler. Sağolun, bir avuç kalan sizler hep varolun.

Bu yazıyı nasıl buldunuz?

Genel oy oranı / 5. Oylama Durumu

Şu ana kadar değerlendirme yapılmadı! Bu gönderiye ilk değerlendiren siz olun.

Bu yazıyı beğendiğinize göre...

Bizi sosyal medyada takip ediniz.

Bu yazı size hitap etmediği için üzgünüz!

Kendimizi geliştirelim!

Hoşunuza gitmeyen noktalar neler oldu?

Hep yazdım, kendimce... Bazen kısacık cümleler, bazen uzun sayfalar... Küçük sözleri, duyguları, durumları bir cümleyle, Ki benim için anlamları büyük diye... Söz uçar da yazı kalır diye... Sevdiklerime yazdım unutmasınlar diye, Kendime not, geleceğe mesaj, hatırlatma, uyarı... Hatırlayayım diye Benden bir iki cümle kalsın diye. Masal okul sırasında yazılıp silinen cümlelerle başlamış Bilememişim... “Sende bir sürü şiir vardır, göndersene...” cümlesiyle devam etmiş... Ruhumun martıları o gün uçmuş işte mavilere... Şimdi de bazen şiir, bazen yazıyla devam ediyor bu yolculuk, Kendi halinde... Açık, koyu, soluk, canlı... Ama mavice...

Abone Olun
Bildir
guest
0 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Satır İçi Geri Bildirimler
Tüm yorumları görüntüle
Okumaya Değer
Yaz geldi, güneş parladı, mayolar çekmecelerden çıktı ve Bodrum… Bodrum yine bildiğimiz gibi: Lahmacunlar altın kaplama, beach girişleri NASA bütçesi…
0
Yorumlarınızı merak ediyoruz.x
Garip1Blog
Gizliliğe genel bakış

Bu web sitesi, size mümkün olan en iyi kullanıcı deneyimini sunabilmek için çerezleri kullanır. Çerez bilgileri tarayıcınızda saklanır ve web sitemize döndüğünüzde sizi tanımak ve ekibimizin web sitesinin hangi bölümlerini en ilginç ve yararlı bulduğunuzu anlamasına yardımcı olmak gibi işlevleri yerine getirir.