GEÇİYORDUM UĞRADIM
Günümü günün sorunlarıyla kirletmeyeceğim. Hayat bu kadar kısa ve güzelken, içimde bir umman gizliyken bu kadar küçük olabilir miyim? Gökyüzüne bakıp şükretmek varken, içimin tam ortasında durup duran çekirdekten filiz verebilecekken, kurumaya razı olabilir miyim?
İçimde kalabalık bir şehir gibi –İstanbul gibi– hiç susmayan harflerin oradan oraya koşturmasına rağmen ben asosyal biri sayılırım aslında. İnsanların arasında, hep aynı konuşmaların tekrarlandığı, daha çok unutulmayan yaraların deşildiği, unutmanın bir nimet olduğunu unutanların hatırlamak için direndiği bu kısır döngüde başım döner. Severim insanları da oysa. Yanlarında olsam, onlar konuşsa ben sadece baksam, konuştuklarını değil, seslerini sevsem bir tek yetmez mi?
Kalabalıklar susup, gece geldiğinde benim zikrim başlar. Geceler olmasa ben yapayalnızlıktan ölebilirim. Bir şiir kitabının, bir müziğin, bir kahvenin arkadaşlığı da olmasa nasıl dayanırım gündüzlere…
Ezberim yoktur, bilançom yoktur. En iyisi mi hafız sen dök ezberlerini üstümden aşağı. Ben sadece gökyüzüne bakayım, mavi kuşlar havalanan gözlerine bakayım çocukların, bir kapıda yolumu gözleyen sadıklara, bahar gibi, birdenbire geliveren hediyelere dalayım.
Sadece hoş geldin diyeyim, oradan gideyim, aklım orada kalsın, tekrar döneyim. Döne döne aynı yere çıkayım. Sonra son bir kez yine gideyim. Kalamıyorum.
Dedim ya asosyal biriyim diye…
Aklımın almadığı, kalbimin sevmediği yerlerde yolculuğa çıkar içim. Herkes orada (tabiiki de kendince) bir şeylerle, benim içimi daraltan şeylerle uğraşırken ben niye kalayım? Kendi sorunlarıma odaklanamazken, başkalarının sorunlarına neden kapaklanayım? Bu bencillik değil aslında. Keşke anlatabilsem, tekrarlasam yeniden yeniden tüm o şairlerin dediklerini; “Hayat kısa, kuşlar uçuyor”.
Yitirdiklerimiz herşeyi anlatmıyor mu aslında. Gidiyoruz ve bitiyor tüm kafaya taktıklarımız. Gitmeden önce elimizde kalanlara sarılalım. Sevelim, sevilelim. Basitçe.
Evlatların kirpiklerini seyredelim, gülüşlerine sebep olalım, saçlarına konalım bir kuş gibi. Cıvıldayalım, onlar da cıvıldasın.
Dostlarla buluşalım, bildik yüzlerinden öpelim, tatlı sohbetten sarhoş olalım.
Dünya bu. Derdi bitmez. Dertlere yol verelim, öğrenelim, biraz tutup bırakalım. Biri gelir biri gider dertlerin, biriyle meşgul olup diğerlerine haksızlık etmeyelim. Azıcık bakalım, sonra geldikleri gibi gitsinler. Aralarına serpiştirilen sevinçlere, tatlara hayran olalım. Hayret makamını hiç terketmeyelim.
Ustaların dediklerini yabana atmayalım; “Mal da yalan, mülk de yalan. Var biraz da sen oyalan”. Oyalanıyoruz, oynuyoruz. Bunu bilelim.
Ahkâm kesmeyelim birbirimize, bilirkişisi olmayalım dünya hallerinin. Çocuk gibi koştursun içimiz, kansın bazen saf olsun. Saf saf sevelim.
Yürek kocaman, sevmek en güzeli. Suyu bulandıran zehir, onu içinde barındıranların içini çürütecek önce. Kötüler kaybedecek, iyilik kazanacak her zaman.
Çok mu minnoş minnoş laflar ettim. Bugün böyleyim (çoğunlukta böyleyim), bugün daha da böyleyim. Dert etmeyin, aşk edin meşk edin. Gerisi boş. Mezarlıklar öyle ya da böyle bir zaman yaşayan ölülerle ve onların pişmanlıklarıyla dolu…
Ne diyor şair; “Geçiyordum, uğradım”.

Mevsimlerin kızı Eylül…
Eylül’ün ise en bebek saati…
Ankara’da…
Bir Seher Vakti doğmuşum…
Çok seher vakitleri görüp günler devirmişim,
Büyümüşüm, büyürken düşüp kalkmışım,
Hayatı sevmişim herşeye rağmen,
Hayatın bir okul olduğunu, sevinçler, kederler, başarılar, başarısızlıklarla dolu, ama herşeyin geçici olduğunu görmüşüm…
Geçici olan bir çok şeyi yazarak kalıcı kılmışım, yazmayı ve okumayı çok sevmişim..
Ne yaparsam yapayım aşk’la yapmayı seçmişim… dil’den değil kalp’ten olsun diye cümlelerime çok özen göstermişim.
Sevmişim, sevilmişim, en çok aşk’ta takılıp kalmışım… evlat tatmışım, iyi evlat olmaya çalışmışım, vatanımı, bayrağımı çok sevmişim… İstanbul’a hayran kalmışım, böylece şehirlerin en güzelinde yaşamayı seçmişim…
Halen dostalarımın ve ezelden beri var olduklarını düşündüğüm dostluklarımın tadını çıkarmaktayım…
Garip1Blog uzun süren sessizliğini muhteşem bir yazıyla bozdu. Seher hanım son zamanlarda ülkece yaşadığımız bütün olumsuzlukları, acıları, içimizde biriken bastırılmış isyan duygularını iki dakikalığına da olsa tamamen ortadan kaldıran yazınızın her bir satırını, cümlesini zevkle okudum. Harika bir pazar yazısı olmuş. Kaleminize sağlık.