MÜSAADE VAR MI?
Kalemin huzursuzluğundan bir şeyler yazacağı belliydi… Ben aracıyım sadece.
DOĞDUĞUMDAN BERİ :
Çok fazla şey var ya hu geriye dönüp baktığımda…
çok da çabuk geçti gibi…
yok aslında, uzuuun uzuuun yaşandı, yaşanıyor falan…
AŞK:
Dünya üzerinde ne çok yaradılan sevildi Yaradan’dan ötürü. Yaradan aşkına dağıtıldı aşure dağıtır gibi kapı kapı.
SINAV:
Geçmişe gidip eli boş dönmek istemiyorsan, ân’da mutsuz olman lazım. Mutlu olanın geçmişle işi olmaz (yazarlar hariç)(çünkü yazarlar için arşivdir geçmiş)
OTUR! SIFIR!
(birileri aşkı kirletir)
(bu aşkı sen kirlettin denilir)(arka fonda şarkısı da çalınır)
(kirlenmek güzeldir reklamı yapılır)
Hep sınıfta kalıyorum çoğu zaman. Cümlenin garipliğinin farkındayım. Hep mi? Çoğu zaman mı? Niye değişen bu manevra… niye cümleyi düzeltmeme hâli…
BİR DAHA AŞK:
uykular bitsin, kalkılsın, ellere yüzlere yâr gözü sürülsün
Seni suların altından çekip alan
Gökyüzüne fırlatan
Bilmem kaç beygir gücünde kabiliyetiyle…
BİR DAHA SINAV:
Eğer gerçekse siyah-beyaz resimde bile görürsün renkleri
Aramızda hâl hatır sordurmayacak kadar aşk var
BİR DAHA OTUR! BİR DAHA SIFIR!:
Bazı evlerin içinde medeni halsizlik hakimdi, Yılmaz Erdoğan’ın dediği gibi…
MÜSAADENİZLE
Tafsilata gidelim;
Sözlerinle düğümleri çöz, yeni düğüm atma…
Hadi el sıkışalım bu konuda.
Riya yoksa, korkma!…
Geçmişin kapısı suratına kapanır bazen
Geçip gittiğini sandığımız onca şey mühür gibi vurulur aslında içeride en arkalarda bir yere.
Dilek kutusuna şiirden bozma sözler atıyorum, farklı bir kapı açsın diye…
“Şuraya bi ağaç çizelim” çocukluğundan geliyorum.
Keçinin çıktığı yere oğlak da çıkmasın diye çok özenli davranmaya çalışıyorum çocuklarıma.
Olmuyor tabi…
Analık-babalık demek sürekli vicdan azabı çekmektir…
Baba demişken;
Bir baba çocuklarına kendine karşı çıkmayı da öğretmelidir.
Olmuyor tabi…
Bazı yaşlar böyle geçer.
Herkesin bu yollardan geçtiğini bilmek belki rahatlatır. Babalar böyledir, anneler şöyledir vs.
Ama hayat her şeye rağmen bir başarabilme sanatıdır. Herşeyi herkesin tam bilmesi ve izin vermesi gerekmez. Olabilecek en iyiyi, şartların içinden çekip çıkarma sanatıdır yaşamak biraz da. Hatta hayatı zor olanların sanatı gelişir. Tabii bu bir savunma değil. Keşke zor olmasa. Ama öyle olmuyor maalesef. Zorluklarla kolaylıklar birlikte yürüyor. Herşey zıddıyla biliniyor. Zorluğu gören kolaylığın kıymetini anlıyor.
Geçenlerde Allah’a “Allah senden razı olsun” dedim. Güldüm sonra…
Bir yakınlık oldu sanırım, şah damarından daha yakın olanla aramızda…
“Allah’ım çiçekler ile çocuklar bu dünyaya en güzel hediyen, Allah senden razı olsun!”
Allah’ım demişken; sen en çok geceye yakışıyorsun Allah’ım.
Gecenin bilmem kaç batman ağırlığı, tüm sözleri salkım saçaklandırabilir.
Bir şiir kitabını okuma törenini bu yüzden gece yaptığımın bilincinde miyim acaba?
Bundandır tabi geceyi beklemem; bir şiir kitabını okumak için…
ve de seninle buluşmak için Allah’ım!
Burada gitmek zorundayım, Allah’la bizi yalnız bırakın… (Allah’la aramıza da girmeyin lütfen!)
Mevsimlerin kızı Eylül…
Eylül’ün ise en bebek saati…
Ankara’da…
Bir Seher Vakti doğmuşum…
Çok seher vakitleri görüp günler devirmişim,
Büyümüşüm, büyürken düşüp kalkmışım,
Hayatı sevmişim herşeye rağmen,
Hayatın bir okul olduğunu, sevinçler, kederler, başarılar, başarısızlıklarla dolu, ama herşeyin geçici olduğunu görmüşüm…
Geçici olan bir çok şeyi yazarak kalıcı kılmışım, yazmayı ve okumayı çok sevmişim..
Ne yaparsam yapayım aşk’la yapmayı seçmişim… dil’den değil kalp’ten olsun diye cümlelerime çok özen göstermişim.
Sevmişim, sevilmişim, en çok aşk’ta takılıp kalmışım… evlat tatmışım, iyi evlat olmaya çalışmışım, vatanımı, bayrağımı çok sevmişim… İstanbul’a hayran kalmışım, böylece şehirlerin en güzelinde yaşamayı seçmişim…
Halen dostalarımın ve ezelden beri var olduklarını düşündüğüm dostluklarımın tadını çıkarmaktayım…