ZAMANDA YOLCULUK – 1 –
ZAMANDA AŞK’A DÖNÜŞ
her anahtar sesinde
geldin sanıyorum, kapının önünde misin?
Vladimir Mayakovski!
geçmişe döndüm,
bana olan aşkını yazdırdım tüm sayfalara…
bütün sevgililerden özür dileyerek…
sözlerindeki barut kokusundan bayılmışım
Presniva meydanında…
aşkının şiddetinden kör olmuşum…
yüzyıl biter, bakışı kalır
içinde bulut varsa, o yağmur yağar
sokaklar yeryüzünün sayfalarıdır,
sen nerede kaldın?
bir ayraç gibi duruyorum, eski tarihî bir sayfanın ortasında…
nerede kalmıştık
deyip okumaya devam eder misin bir gün?
ayracı atıp bir kenara…
Yabancı dildeki yabancılığını da saymazsak
her yaradan geriye bir kabuk kalır,
kabuk düşer, sonra da izi kalır.
Aşkın kalbe etki eden fiziksel gücünü inkar edemeyiz
Vuralım deriz, öldürürüz.
Hiçbir şeyden korkmayan, çok sesli bir yüzyıl’dı
Herşeyin pozitif çıktığı çok negatif bir çağ’dı…
Kimsenin nerede kalmıştık diyemeyeceği kadar hızlı…
“An olur asra bedel” anlar da olmasa hiçbir şeyi hatırlayamazdık:
Fosforlu bakışları vardı.
bir diğeri çocuk gibi sinirli,
ben Hakk’ım diyordu
Hallac-ı Mansur misali…
o ben değilim,
ne tanrıcıklara kanacak, ne de kaf dağına çıkacak
Herkesin borusunun öttüğü bir çağ vardı…
ve maviş mi giysem pembiş mi kadınları her çağda vardı muhtemelen
oysa SADE olsaydı zaman
belki de tarihe de aşka da ihtiyaç olmayacaktı
Her şeyi olduğu gibi anlatırsan, hiç yalan söylememiş olursun
hiçbir şeyden korkmamış olursun
Kanuni Sultan Süleymanını uyandırır, cihana sataştırırsın
Aptal değil abdal diye açıklama yapan hiç kimseyi dinlemem artık ben
“Yaradılanı severiz Yaradan’dan ötürü” modası geçti…
Yunus Emre de yanılabilir
sonuçta o da bir yaradılmış…
Tarihin gözleri bir gayya kuyusu, içine düştüm çıkamıyorum
Kendimle röportaj yapıyorum, iç yayınımda parazitlenmeler var
çağa ters düşüyorum.
Gençliği gömdük
işte tam da bu yüzden
gençlik tas(ar)layıp satıyorum
satır satır
Cümlelerin de duracağı, tahammül edemeyeceği, daha ilerisini göremeyeceği katlar var
ileriye geçmeye izni olmayan cümleler…
Tıpkı miraç yolculuğu gibi…
Bazı sözler ise uçurum gibidir, duyduğunda atlamadıysan da kıyısına gelmişsindir.
Yapma!
“Fazla samimi olma” (beni dışarıda bırakan cümle)
paradoks…
Aşkın dili bütün dillerden önce yaratıldı
Big ve Bang!
Patladı ve tüm dünyaya saçıldı, herkesin üzerine yağdı,
dedesinin yediği erikten torununun dişi kamaştı
nesiller boyu…
Yontma taş devrinden kalma tablet yazıları
içimden dışıma yonta yonta,
ne kaldıysa elde artık
neye döndüyse
Çekilip mağaranda bir elmas işçisi titizliğinde
teslim ettim tüm sözlerimi ellerinin maharetine
yonta yonta ne kalırsa artık…
şu an gibi aklımda
Kapısında bağıran harfler olan bir odacıktı onun kalbi
Daha ilk görüşte tanımıştım o harfleri
Harfler bağırıyordu içeriden
duyanlar ortak oluyordu bu başkaldırıya
içkanama’ya
ne kadar havalı bir ismi vardı
Vladimir Mayakovksi
Odesa gezisi…
ve sevgilisi Maria Alexandrovna Denissova
tarihteki tüm aşkları temize çekmeye gücü yeten yetene…
çarmıha gerilmiş bir haç gibi
sere serpe uzanıyordu sokak
gökyüzüne baka baka,
sokakla birlikte son nefesini veriyordu çağ…
sırıtkan bir aşk, torlayıp toplayıp tası tarağı
tarihin sayfalarına gömülüyordu
mumyalatıp kendini…

Mevsimlerin kızı Eylül…
Eylül’ün ise en bebek saati…
Ankara’da…
Bir Seher Vakti doğmuşum…
Çok seher vakitleri görüp günler devirmişim,
Büyümüşüm, büyürken düşüp kalkmışım,
Hayatı sevmişim herşeye rağmen,
Hayatın bir okul olduğunu, sevinçler, kederler, başarılar, başarısızlıklarla dolu, ama herşeyin geçici olduğunu görmüşüm…
Geçici olan bir çok şeyi yazarak kalıcı kılmışım, yazmayı ve okumayı çok sevmişim..
Ne yaparsam yapayım aşk’la yapmayı seçmişim… dil’den değil kalp’ten olsun diye cümlelerime çok özen göstermişim.
Sevmişim, sevilmişim, en çok aşk’ta takılıp kalmışım… evlat tatmışım, iyi evlat olmaya çalışmışım, vatanımı, bayrağımı çok sevmişim… İstanbul’a hayran kalmışım, böylece şehirlerin en güzelinde yaşamayı seçmişim…
Halen dostalarımın ve ezelden beri var olduklarını düşündüğüm dostluklarımın tadını çıkarmaktayım…
Eski tarzınıza dönüş var gibi. Önceki bir kaç yazınızda tarzınızı tamamen değiştirmiştiniz, yorulmayan rahat bir okuma olmuştu. Alışkın olduğunuz şekilde yazmak daha kolay geliyor galiba haklı olarak.
Bu bloğun sıkı takipçisi olarak eklenen bütün yazıları okuduğumu bildirmek isterim öncelikle, yazınızı bütün olarak oturtamadım, acaba ben mi anlamadım dedim bir kere daha okudum eşime okuttum, o da aynı fikirde, satırlar tek başlarına güzel hatta harika ifadeler, tanımlamalar içeriyor ama bütün olarak?
Sonra şunu fark ettim, şarkı sözleri de düz okunduğunda bütünlüğü kopuk gibi gelir ama güfte ve müzik le beraber insana büyük zevk verir, sanırım sizin yazılarınız da öyle, şarkı sözleri gibi.