İstanbul’un Erguvanı
Baharın güzel kızı… Şehrin betona teslim olmamış topraklarından kısacık ömrünle gelip geçersin “erguvan” .
Edip Cansever İstanbul’u bir Erguvan İmparatorluğuna benzetmiş;
“Senin ülkende yalnız bütün özlemler
Bilirim yalnız orada, içtenlik, erinç, coşku
Bayrağındaki bir tek çiçekli dalla
Orada uçsuz bucaksız
Olanca görkemiyle bir erguvan imparatorluğu”
Can Yücel de;
“Her bahar erguvanlar içinde yaşardık
Bu bahar erguvan görmedim desem yeri
Dargın mıyız?” diye şiirinde anmış seni. Sen rengi kendi adıyla anılmış ve yeri gelmiş utancından kızaran ağaç olarak dini bir motif, yeri gelmiş sadece imparatorların kullanacağı bir renk, padişahların has bahçelerinde vazgeçemedikleri, İstanbul ile anılınca da neşenin, coşkunun, aşkın ağacı, bir bahar klasiği ve müjdecisi olmuşsun.
Baharda şairlere ilham, bu şehrin şiirini yazdıranlardan biri de sensin.
Bir iki haftaya kalmaz diyeceğiz ki ne çabuk bittin, yoksun şimdi! Ya da Hilmi Yavuz’un dediği gibi; “Erguvanlar geçip gitti bahçelerden
Geriye sadece erguvanlar kaldı”
Ve yine ; “Zamandır seni sardığım kumaş
Bekledin, örtülsün ki yavaş yavaş…
Erguvandın, kayboldun dilegelişlerde..”
Bu şehir durmadan sülietini farklılaştırıyor, insanlarını değiştiriyor, binalarını büyütüyor. Şehrin sahipleri, ki onlar da en başta; denizi, adası, mavisi, boğazı, erguvanları, çırpınarak aynı kalmaya çalışıyor. Ve beklemediğimiz bir an aniden karşımıza çıkıyor. Osman Saba’nın da dediği gibi;
“Düşünceli yürürken, bir yol dönemecinde
Çıkacak ömrümüze beyaz dallarla bahar.
Hatırlatacak bize şen çocukluğumuzu,
Erguvanlı bir bahçe, mor salkımlı bir duvar…” .
Ve İstanbul hep sevecek seni erguvan, sen de İstanbul’u Fatih Söyler’in de yazdığı gibi;
“Kayığın içi titredi
Denizden çıkmak, ona gitmek istedi;
Bırakmadı deniz:
Gidemedi.
O bir erguvan ağacını sevdi
Üzerinde bir milyon nisan çiçeği”…
Hep yazdım, kendimce…
Bazen kısacık cümleler, bazen uzun sayfalar…
Küçük sözleri, duyguları, durumları bir cümleyle,
Ki benim için anlamları büyük diye…
Söz uçar da yazı kalır diye…
Sevdiklerime yazdım unutmasınlar diye,
Kendime not, geleceğe mesaj, hatırlatma, uyarı…
Hatırlayayım diye
Benden bir iki cümle kalsın diye.
Masal okul sırasında yazılıp silinen cümlelerle başlamış
Bilememişim…
“Sende bir sürü şiir vardır, göndersene…” cümlesiyle devam etmiş…
Ruhumun martıları o gün uçmuş işte mavilere…
Şimdi de bazen şiir, bazen yazıyla devam ediyor bu yolculuk,
Kendi halinde…
Açık, koyu, soluk, canlı…
Ama mavice…