Egosantrizm ya da Beniçincilik (Benmerkezcilik)
Kahvenizi hazır edin, yanına bir iki kurabiye, çökelim sessiz sakin bir köşeye ve başlayalım.
Konumuz; Her şeyi kendine dayandıran, kendine bağlayan, kendine indirgeyen, her şeyde kendi görüş açısından hükümde bulunan, her şeyde kendini esas alan, kendi fikrini, mantığını ve duygusunu hareket noktası, örnek, ölçü ve merkez alan insanlar.
Egosantrizm ya da beniçincilik (benmerkezcilik)
Benmerkezcilik, nam-ı diğer egosantrizm, “Başkasının görüş ya da düşüncesinin kendininkinden farklı olabileceğini anlayamamak” olarak tanımlanıyor psikolojide.
Benmerkezciliği bir tür körlük olarak da kabul edebilirsiniz aslında, çünkü kişi, kendini evrenin merkezine koyduğu için kendininkinden başka algıların varlığını göremez. Göremediği için de kabul edemez.
Daha çok çocuklarda görülen bir tutum olsa da yetişkinlerde bir ruhsal bozukluk ya da bir davranış bozukluğu olarak değerlendiriliyor benmerkezcilik.
Sayıları azımsanamayacak kadar çok. Kendilerini çok mülayim gören ve gösteren, değer yargılarının çok kuvvetli olduğundan dem vuran, sürekli “ben” diye başlayıp “ben”le devam eden ve bitmeyen “ben”leri sıralamaya devam eden çok insan var günlük yaşantımızda.
Ben düzüm, ben doğruyum, ben açık sözlüyüm, ben, ben, ben…
İyi de ben de doğruyum, onu ne yapacağız?
Ben de düzüm mesela!!!
Belki de en açık sözlü benimdir, nereden biliyorsun?
Dinliyor gibi yapıp, sen konuşurken sana söyleyeceklerini planlarlar, senin söylediğinin aksi bir söylemle gelirler çünkü en doğru onlardır.
Yakın siyasi tarihimize bakınca bunlardan sürüyle çıkıyor karşımıza. İktidar partisinden tutun en küçük muhalefet partisine kadar her kesimde bol miktarda var bunlardan.
Halbuki, konuşması gerekenler, gerçekten doğrusunu bilenler konuşamıyor, çünkü edepsizce baskılanıyorlar, itham ediliyorlar.
Nasıl ki muhalif medya sadece ve sadece muhalefeti öven haberler yapıyor, nasıl ki iktidar yanlısı medya sadece iktidarı öven muhalefeti geren haberler yapıyor, hayatımızdaki insanlar da aynen o yandaş medyalar gibi kendi mecralarında, kendi haklılıklarını diledikleri gibi, diledikleri şekilde anlatıp duruyorlar.
Nasıl olsa kimsenin kalkıp sorguladığı da yok. Sorgulamasını bilsek ülke bugün bu durumda olmazdı. Ne ekonomi ne adalet ne sosyal yaşam ne de mülteci sorunu olurdu.
Meydan boş olunca da canı sıkılan atıp tutmaya, olmayanı var göstermeye, kendi zevzekliğini başkalarına yüklemeye hatta paranoya seviyesinde, kendi çapında kumpas senaryoları üretmeye başlıyor.
İşin aslı, kimsenin bunları salladığı yok. Kendileri çalıp kendileri oynuyor farkında bile değiller.
İstediğiniz kadar ekonomi toz pembe, büyüme hızımız bilemem kaç kat arttı, sokaklar insan kaynıyor, kafeler dolu demek ki milletin parası var, kimse sıkıtı çekmiyor deyin, kafası çalışan insanı kandıramazsınız.
Aynı günlük hayatımızdaki insanlar gibi, olaylar gibi, söylenene, anlatılana anca konuya uzak olanlar inanır, tanıyan bilen inanmış görünse de inanmaz. “Yine taktı kafayı birilerine” der geçer.
Türk filozof İoanna Kuçuradi bir söyleşide “Vicdan nasıl beslenirse öyle oluyor” diyor ve “eğer siz vicdanınızı ‘değer yargılarıyla’ doldurursanız o vicdan zarar verir. Ama ‘değer bilgisiyle’ doldurursanız son derece önemli bir faktördür, önemli bir yetenektir insanda” diye ekliyor.
Değer Yargıları ve Değer Bilgileri.
Birinde yargılama, diğerinde bilgi, bilmek…
Yargılamak çok kolay değil mi?
Beğenmediğiniz bir insanı, davranışı, ya da hoşunuza gitmeyen herhangi bir şeyi yargılayabilirsiniz.
İoanna Kuçuradi “Değer Yargıları, belirli bir grupta belirli bir süre geçerli iyiler ve kötülerdir” diye ekliyor.
Her şeyin başı sonu VİCDAN’a dayanıyor. Yani Süper Ego’ya. Ne demiştik EGO – Erken Gelen Oturur! Yazımızda?
Alt Benliği (İD), Benlik kontrol ediyor. Benlik (EGO) ise Üst Benlik (SÜPER EGO) tarafından kontrol ediliyor yani VİCDAN.
Eğer bir insan VİCDAN’ını kaybetmişse geriye o insanın içindeki doyumsuz hayvan kalıyor.
Profesyonel baba, amatör yazar, sorgulayan, araştıran, teknoloji düşkünü, düne takılmayıp yarını yaşamayı seven doğuştan Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı.
Eşimle beraber kaleme aldığımız yazılarımızı bir arada tutabileceğimiz, bir nevi arşiv olarak kullanabileceğimiz ve paylaşabileceğimiz bir site kurma kararı aldığımızda Garip1Blog ortaya çıktı.
2018 de iki kişiyle başlayan yolculuğunuza zaman içerisinde aramıza katılan dostlarımızla yolumuza devam ediyoruz
Gelir kaygısı olmadan kendi yağıyla kavrulan sitemizde, sinir bozucu reklamlarla boğuşmadan, kahvenizi veya çayınızı alıp, bir birinde güçlü ve değerli kalemlerin yazılarını okurken keyifle vakit geçirebilirsiniz.
Bu yazıdan sonra EGO ile alakalı yazınızı da okudum, her iki yazınızda çok iyi hazırlanmış tebrik ederim.
Hafif, akıcı, bilgiyle yormayan tam tatil yazısı ama neden kısa kestiniz acaba?
Yazınızın kurgusunu çok beğendim keşke biraz daha uzun yazsaydınız diyeceğim ama bildiğiniz bir şey vardır elbette. Pazar kahvemi kısa ama güzel bir yazılarınızla yudumlamak ritüel haline geldi. Kaleminize sağlık. Ayrıca reklamsız içerik için teşekkür etmek isterim.
Ne güzel gidiyordu keşke biraz daha uzun yazsaydınız, anlatım diliniz akıcı, yazılar eğitici ve düşündürücü. Zevkle okuyorum yazılarınızı.
Kaleminize sağlık, yazıyı okurken etrafımdaki insanlar gözümün önünden sırayla geçti, o kadar çoklar ki sıralamaktan vaz geçtim.